Ne badireler atlattı bu bünye...

Saat 14:20. Elektrik faturası borcunu ödemiş, daha yeni girmişim eve. Bilgisayar başında oturuyorum, derken telefon çalıyor. "0222 bilmemne bilmemne".. Normalde bilmediğim numaraları, özellikle sabit hatları açmam. Beni sabit hattan arayan ya borcumu söylüyor ya da yanlış kişiyi aramış oluyor çünkü. 222'yi görünce açtım telefonu;
- Merhaba Ceykıl Bey. Fen Fakültesi Öğrenci İşleri'nden arıyorum.
+ Merhaba, buyrun.
- Harcınızı yatırmışsınız, derslerinizi seçmişsiniz fakat danışmanınıza onaylatmamışsınız.
+ Haa.. Evet.. Şehir dışındaydım perşembe günü, yeni geldiğim için onaylatamadım henüz (yalan). Yarın onaylatırım danışmanıma.
- Malesef danışmanınızın yapabileceği birşey yok şu durumda. Kaydınız yenilenmemiş gözüküyor sistemde. Yarın gelip, dekanlığa mazeret dilekçesi yazacaksınız. Mazeretiniz incelenecek, kabul görmemesi durumunda ilişiğiniz kesilecek malesef.
+ Hö... Ha... Peki tamam, teşekkür ederim... (ilgili smiley)

"İlişiğiniz kesilecek..cek..cek..cek..cek....". Napıcam lan şimdi ben? Okuldan atıcaz diyo herifler, hassiktir yaa...

Akşam oldu. MSN'e girer girmez, arkadaşa anlattım mevzuyu. Önce güldü epey, sonra hafiften bi suçluluk hisseder gibi oldu. Çarşamba akşamı konuşmuştuk, perşembe beraber gidecektik okula. Perşembe günü, annesi Bursa'ya dönecek, o yüzden dedi ki "sen gelirsin bize, annemin eşyalarını kampüsün önüne kadar taşırız, ordan otobüse biner. Biz de yol alırız fakülteye doğru". Güzel bi plandı. Ta kii, annesi bileti 5e alıncaya kadar. Parayı yatırmışız, dersleri seçmişiz, danışman sadece sisteme girip 1 tık atacak o kadar diye düşünerekten gitmedik tabi okula. Akşam ona geçtim, maç izlemeye gittik, alkol aldık dolayısıyla. Cuma öğlen uyanınca, akşamdan kalma olduğum için gidesim gelmedi okula. Yalan oldu yani mevzu. Şimdi hikayenin bu kısmında arkadaşın da payı olduğu için, ufaktan bir suçluluk duygusu uyandı bünyesinde, çözüm aramaya başladık.

En garanti yöntem rapor ayarlamaktı. Eş dostla iletişime geçildi, geçmiş tarihe ait rapor verilemediği gerçeği yüzümüze tokat gibi çarpıldı, gözlerimiz doldu, burnumuz aktı, yanaklarımız kızardı falan... Harıl harıl bahane aramaya başladık sonra. "Ailevi problemler geçerli bir mazeretmiş hacı" dedi. Senaryo yazıldı; "Annem ile babam boşanma noktasına gelmiş, sürekli kavga ediyorlar. Benden küçük kardeşim de var, dolayısıyla ekle-sil haftasında İzmir'e gidip bu sorunla uğraştım". İşe yarar damgasını yedi plan. Biraz daha detay, somut kanıt katmak için düşünüyoruz. Bir başka acı gerçekle karşı karşıya kalıyorum tabi o sırada; mevzuya aileyi de dahil etmek gerekiyor. Haber vermek, durumu izah etmek, yalan söylemelerini istemek lazım. Annemi ayarlarım ama ya babam? Böyle zamanlarda asker yüzünü görüyorum babamın, hatta apoletindeki yıldızlar kondomsuz orgy partisi sonucu hamile kalmış gibi 3er 5er çoğalıyorlar. Bunun üzerine vazgeçtik bu plandan, annemi de dahil etmemek, omuzlarına babama yalan söylemek zorunda kalmak yükünü bindirmemenin en mantıklı şey olduğuna karar verdim.

Mevcut senaryoları harmanlayıp yeni birşey ortaya çıkardım; "İzmir'den döndüğümde hastaydım, dönüşümden 2 gün önce sağlık ocağına gittim, sağlık kayıtlarını kontrol edip onaylayabilirler. Evde tek başıma yaşadığım için, yemek yapanım edenim yok ve hastalığım ilerliyor kendimi koruyamadığım için. Dolayısıyla Togan, Bozüyükteki ailesinin evine çağırıyor beni, annesi çorba yapıyor bakıyor bana falan. Yani hem hasta hem de şehir dışındaydım o tarihler arasında.". Danışmana haber vermeme sebebim ise, daha önce sistemden attığım mesaja cevap vermemesi ve benim "mesajlarını okumuyor ibne" düşüncesine hakim olmam, dolayısıyla iletişime geçmiyorum kendisiyle. Togan'ı arıyorum, olayları ve senaryoyu anlatıyorum. Annesini ayarlayacağını söylüyor, geçmiş olsun diyor ve kapatıyorum.

Ertesi gün 7:30'da kalkmak zorunda olduğum için saat 12 olur olmaz yatıyorum. Dön dur yatakta.. Kafamdaki düşünceler o kadar yoğun ve can yakıcı ki, uyuyamıyorum saat 3e kadar. Okuldan atıldığımı aileye açıklamak düşüncesi ölümcül zaten. Babam, kafadan 1 ay suratıma bakmaz. İzmir'e ailemin yanına dönmek zorunda kalırım (ki 1.5 senedir tek başıma yaşıyorum. Aile yanında yaşamak rahatsız ediyor artık beni.). Hergün büroya gitmek zorunda kalırım, yaşantım boka batar. Ölümcül 1 ayın sonunda, babam uzuuuun bi süre her fırsatta yüzüme çarpar bu mevzuyu. İşin içine askerlik girer (lan daha yaşım kaç başım kaç!). O yüzden, ÖSS mevzusu gündeme gelir, açık öğretim bilmemne... Dersane mevzuları... Ölümcül kombo... Off off! Gel de uyu!

Saat 3 gibi dalıyorum uykuya. 6:30'da uyanıyorum. Aradaki 3 saatte, hatırladığım 4-5 kadar rüya var ve hepsinde babam ve apoletleri ağzıma sıçıyorlar. Uyanınca duşa giriyorum bi, tırnaklarımı kesiyorum falan. Kişisel bakım şeysi.. Gömlek giyiyorum, düzgün bi şekilde çıkayım büyükbaşların karşısına diye. Birşeyler atıştırıyorum ve ardından biraz rahatlamak için oyun oynuyorum. Bir tabur adam öldürmek rahatlatıyoru biraz da olsa.

Saat 9, öğrenci işlerinin kapısını çalıyorum. Yanımda Togan var. Dilekçeyi yazıyorum, "danışmanına imzalattır, getir onaylayım kaydını" diyorlar. Şok! Öyle bir rahatlıyorum ki anlatamam. Koşa koşa danışmanın odasına çıkıyorum, kapı kilitli. Küfrediyorum ama, çok rahatım "bekleriz ooooolum nolcak yauuvv" diyorum sırıtarak Togan'a. Geziniyoruz, sigara falan içiyoruz, o derse giriyor, ben danışman yokluyorum ara sıra. Saat 12:30 gibi danışman geliyor. Durumu anlatıyorum, ağzıma sıçıyor. Herkesin mesajına geri dönüş yapmak zorunda değilmişmiş, ben ona bir şekilde ulaşmak zorundaymışım bilmem ne... "Bu ne böyle ilköğretim çocuğu yazısı gibi? Git bi daha yaz!" diyor yazı stilimi beğenmediği için ve yolluyor beni. Lan, el aynı el, yazınca yine aynı şekilde yazıcam!

Bilgisayar laboratuvarına gidiyorum, yazıyorum dilekçeyi, printer bozuk. Başka bi laboratuvara gidip bi daha yazıyorum, kağıt yok.. "Anasını sattığımın okulunda çıktı alabileceğim bi yer yok mu laaaan?" diye homurdanarak, başka bi laboratuvara gidip zar zor alıyorum çıktıyı. Danışmana götürüyorum, "napıcam şimdi ben?" diyor. "İmzalayacakmışsınız, öyle dediler öğrenci işlerinden" diyorum, "senin dilekçene ben niye imza atıyorum benim dilekçem değil ki bu?!" diyor ve bol ünvanlı (yrd.prof.doç.dr.öğrt.gör.am.sik.göt.) bir başka danışmana danışıyor. "Dekan yardımcısıyla görüş" diyor kadın. Yok ebesinin amı ali sami! Dekan mekan, ne iş olm? Karıştırmasanıza büyükleri işin içine...

İyice yusuf atıyorum. "Bölüm başkanıyla görüşelim bari, dekan mekan sallamazlar pek, kötü olur" diyor danışman. 13:30'a kadar bölüm başkanını bekliyoruz. Gidiyor odasına konuşmaya, ben danışmanın odasındayım. 15 dk boyunca yalnızım, bekliyorum odada. Kafayı sıyırmak üzereyim, anlatamam. Sonunda geliyor danışman, yüzüme bakıyor (bembeyaz kesilmişim), bi bardak su veriyor ve gülmeye başlıyor: "hadi yine iyisin auhauhauh !! kehkehkeh !! hohohahahöhöhihi !!". Bir başka eek anı yaşıyorum. Yazdığı dilekçeyi de alıp öğrenci işlerine iniyorum. Kadın diyor ki;
- Ben de ümidi kesmiştim, gelmeyeceksin sandım.
+ (Dilekçeleri uzatıyorum)
- Hahahah! Niye dilekçe yazdırdın ki danışmanına? Senin dilekçenin altında tik ataydı, adını yazmasaydı bile olurdu kehkehkeh!
+ Heheh.. Hadi ya.. Ha.. Yapmışken tam olsun dedim :p (ananıavradınıgelmişinigeçmişinisoyunusopunu... danışman!)
- Önümüzdeki dönem ilk sen yaptırırsın artık kaydını hahah :D
+ Heheh, keh keh..

Görkemler'e geçiyorum Togan'la. 2 tane uyku ilacı alıyorum, eve gelip hapları atıyorum. 2.5 saat mola vererek toplamda 19 saat uyuyorum sonra...
Biraz uzun oldu gibi sanki? Neyse, 100. postun şerefine olsun o kadarcık.

12 homurtu:

Adsız dedi ki...

Geçmiş olsun.

Dr.Ceykıl dedi ki...

teşekkürler

Kaynama Noktası dedi ki...

İki dakikalık iş için o kadar saat süründürmezler mi, gel de sövme acı acı. Gel de sinirlenme şimdi.! Hayır hepsini geçtim, tüm böyle bi bok olmuş gibi olanlarda müşkül durumdakileri ezme gereksinimi yok mu. Nasıl bi kafadır bu yarebbim.

Oy cidden sinirlenmişim ben. Neyse, geçmiş olsun

Dr.Ceykıl dedi ki...

Danışmanın acemiliğinden mi kaynaklanıyor, yoksa ibneliğinden mi ben de çözemedim. Umarım ibneliğindendir, yoksa 4-5 sene daha acemi bi danışmandan fikir almak zorunda kalırım.

Teşekkürler, keyfim düzeldi artık.

Burası benim evimmiş meğersem dedi ki...

göte geliyomuşsun az daha hoho

Dr.Ceykıl dedi ki...

sorma yavrum, sıçıyodum az kaldı.

SRR dedi ki...

böhöhöyt iyi olmuş sana aq :D

Dr.Ceykıl dedi ki...

siktirgit zırrı. sosyal alemlerde "Sırrı Özden" diye böğrünü gere gere yazıyosun, ne kadar terbiyeli olduğunu gösteriyosun millete. sonra buraya gelip anonim olarak küfrediyosun, hiç yakıştıramadım :Ç

SRR dedi ki...

senin çip bloguna girince ister istemez terbiyemiz bozuluyor böhöhöyt çok çok çok iyi olmuş sana aq :D

Dr.Ceykıl dedi ki...

karakterim yok, ortama göre şekil değiştiriyorum diyosun yani, sie :D

SRR dedi ki...

karakterle ne alaka lan diplomasız toktor :D

Dr.Ceykıl dedi ki...

zırrı, bırak ya bırak :D

Yorum Gönder

 
twitter da kullanıyorum